OKULA İLKEZ BAŞLAYACAK ÇOCUKLAR
Okulların başlamasıyla ana sınıftan lise son sınıf öğrencilerine kadar milyonlarca çocuk hem ilk kez okula başlamanın heyecanını hem de uzun bir tatilden sonra yoğun maratona girecekler. Okula ilk kez başlayan çocuklara özgü bazı özel problemlerin belirtilmesinde fayda vardır. Bu çocuklar Seperasyon Anksiyetesi denilen bir problemle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu problemin temelinde çocuklar bir türlü annelerinden ayrılamadıkları için sınıf ortamına ve okula yoğunlaşamazlar. Ancak bedensel olarak annelerinden ayrılsalar bile zihinsel olarak derse adapte olamazlar. Bu bağlamda okul hayatının ilk yıllarında zayıf büyütülen çocuğun ergenlik dönemi denilen ortaokul son sınıf ve lise yıllarında kendini rahat ifade edemez. Ayrıca bu çocuklarda içe kapanma ve sorumluluklarının farkında olamama gibi durumlarla da sıklıkla karşılaşılabilir. Dolayısıyla bu durum bazen ergen kimlik karmaşası denilen sorunun sinyali olarak ortaya çıkabilir. Nedeni ise toplum içinde bazen çocuk aşırı okul ve kariyer yarışına kaptırılıyor ki, o çocuğun ilgi ve yetenekleri ile zayıf ve güçlü yönlerinin tespiti doğru yapılamıyor. Her çocuğun özel bir birey olduğu gözden kaçabiliyor. Böyle bir durum çocuk üzerinde çok ciddi bir performans baskısı oluşturabilir. Dolayısıyla ebeveynin bu tür davranışları tutum hataları şeklinde çocuklara yansımaktadır.
OKUL DÖNEMİNDE EBEVEYNLERİN TUTUM VE DAVRANIŞLARI
O halde bazı yanlış tutum ve davranışlar üzerinde durmakta fayda vardır: Başarı çoğu zaman sınavlara, yani çoktan seçmeli test sistemine bağlı olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevede ilgili sınavlarda alınan sonuçların beklentinin altında olduğu durumlarda yanlış değerlendirmeler yapılmaktadır. Her çocuğun kendine özgü, onu diğerlerinden ayırt edecek yetenek ve ilgileri vardır. Çocuğun sahip olduğu yetenekleri keşfetmek için başarılı olduğu alanlar tespit edilerek çocuk doğru yönlendirilmelidir. Çünkü çoktan seçmeli sınavlar hayatın ne başlangıcı ne de sonu gibi görülmelidir. Sınav, hayat memat meselesi yapılmamalıdır. Sınavlarda belli bir notun veya puanın altında kalan çocuklar başarısız, diğerleri ise başarılı görülmektedir. Bu durumda ebeveynin beklentisi çocuğunun iyi bir sosyal statüye sahip bir mesleği olması ve daha fazla para kazanma gereksinimidir.
Böyle bir durumun gerekçesi ise hem ailenin çocuk üzerindeki baskısı ve beklentisi hem de çevresel faktörlerin etkisidir. Yukarıda dile getirilen baskının birden fazla nedeni vardır.
“Benim yapmak isteyip de yapamadığım…” ya da “kazanamadığım bir bölümü çocuğumun kazanmasını istiyorum” gibi beklentilerin olması. Bazen de bu baskılar sonucunda çocuğun fikri alınmadan bu okula gideceksin, şu mesleği seçeceksin veya tercih edeceksin, gibi sözlerle çocuk dayatma mesleklere de yönlendirilmektedir. Hatta son dönemlerde bazı ebeveynler çocuklarını özellikle daha fazla finansman gelir getiren mesleklere yönlendirdiklerine şahit oluyoruz. Ebeveynin çocuğunu finansman geliri yüksek olan mesleklere yönlendirmesi gayet doğaldır. Ancak burada kabul edilmeyen, yani doğru olmayan şey sadece mesleğin geliri yüksek diye çocuğun ilgi alanına girmediği, hatta sevmediği ısmarlama alanlara yönlendirilmesidir.
Çocuklarımıza özgüven aşılamak için beklentilerini, duygu ve düşüncelerini, ilgi ve yeteneklerini gözden kaçırmamak gerekir. Onları sevdiğimizi, değer verdiğimizi ve güvendiğimizi hissettirerek mutlu ve başarılı çocuklar olmalarına yardımcı olmalıyız. Çünkü başarı, düşüncede tasarlanıp şekillenir. Daha sonra bu düşünce ve tasarılar bir başarı olarak ortaya çıkar. İnsan, başarının taşıyıcısıdır.
DERS ÇALIŞMA TEKNİKLERİ VE OKUL BAŞARISI
Etkili ders çalışma programının içinde her zaman çocuğun dinlenmeye, sevdikleriyle zaman geçirmeye ve hobilerini gerçekleştirmeye vakti vardır.
O halde hem ders çalışmayı daha verimli hale getirmek hem de okulda istenilen başarıyı elde edebilmek amacıyla dikkat edilmesi gereken kriterler şöyle sıralanabilir: Günlük ders çalışmalarda eğer üst üste iki sözel ya da iki sayısal ders; çalışma temponuzu düşürüyorsa, çapraz ders çalışma tekniği dediğimiz bir sayısal ve bir sözel ders çalışılabilir. Çalışma programlarında mutlaka haftalık ve aylık konu tekrarları olmalı. Çünkü konuyu anlamanın ve unutmamanın en iyi yolu tekrar etmektir. Tekrar artıkça öğrenilen konular daha az unutulur.
Ders çalışma masasında sadece o gün ya da o hafta çalışılacak kaynaklar olmalıdır. Bir ay ya da bir dönem boyunca çalışılacak bütün kaynakların (kitaplar, soru bankaları, deneme sınavları) masanın üzerinde bulundurulmaması gerekir. Böyle bir manzara karşısında gözünüz korkar ve demoralize olabilirsiniz.
Masanın üzerinde dikkatinizi dağıtacak objelerin bulunmaması gerekir.
Öğrenmekte zorlanılan dersler ve konular parçalara bölünerek çalışılabilir. Böylece ders çalışma motivasyonu da artmış olacaktır.
Tatil günleri ders çalışmak ve eksikleri tamamlamak için iyi bir fırsattır. Bu fırsatlar tıpkı yaz yağmurları gibi gelip geçicidir. Bu nedenle tatil günlerinin iyi değerlendirilmesi gerekir. Yukarıda dile getirilen bütün bu tekniklerle birlikte doğru beslenmeye ve uyku düzenine dikkat edilmelidir. O halde arzulanan okul başarısı için hem gerekli çalışmaların tamamlanması hem de planlı, programlı, yerinde ve zamanında gerekli hazırlıkların yapılması gerekir. Böyle bir yöntemle çalışan bir kişi istediği başarıyı rahat elde edebilir.